Aptallık ve Yeşil Zincir

Dünyamızın yok olmadığını düşünmek için aptal olmak gerekiyor.

Selamlar, ismim Selçuk. Kendime güzel gelen her şeyi sevmeye çalışan biriyim. Dünya da buna dahil.

Bu mevzuyu, kişilere indirgemek gibi bir hata yapmadan ele almak için 2015 yılında yazmış olduğum bir makaleyi inceledim. Makalem “Yeşil Pazarlama’nın İşletme Sürdürülebilirliğine Etkisi” üzerineydi. Yazarken birkaç tane hocamdan da yardım almıştım. Bu konuda yazmak istedim çünkü okuduğum bir başka makaleye göre her yıl pazarlama faaliyetlerinin %80 kadarı geri dönüştürülemeyecek materyallerin doğaya saçılımı ile son buluyor.

Bir yıl boyunca yolda yürürken elinize tutuşturulan broşür, afiş ya da kartvizitleri çöpe değil de odanıza attığınızı bir düşünün. Bu başarısız ve çağ dışı uygulama “küreselleşen Dünya’da” nasıl hala kabul görüyor anlamış değilim. Hele baskı zamanlarının ve maliyetlerinin azaldığı ve kağıt üretiminin zorlaştığı bir denklemde bu yola başvurmanın nefes almaya gittiğiniz bir ormanı yakmaktan ne farkı var bilemiyorum.

Bu arada şunu da eklemek istiyorum;

Her yıl çevresel yıkıma dikkat çekmek için daha aşırı daha saçma bir düzine eylem popüler oluyor. Son günlerde insanlığımızın sanat anlayışının gelişimini gösteren nadide eserlere domates çorbası fırlatıp kimyasal yapıştırıcıyla uzuvlarını o sanat eserine yapıştırmaya çalışan bir güruh popüler oldu. Oysa yapmamız gereken kağıt harcamayın, çöplerinizi yere atmayın, fabrikaların bacalarını denetleyin ve bazı sektörlerin endüstriyelleşmesine karşı sesinizi çıkarın demek bu kadar basit. Kendi kanaatim bu grupların politize olmuş tetikçiler olduğu yönünde ama hadi neyse en çevreci sizsiniz. Domates çorbası…

Makaleye gelecek olursak;

Yeşil pazarlama ve Yeşil ekonomi terimi 18. Yüzyılda literatüre geçmiş ancak uygulama konusunda halen gecikmeler olan bir konudur. Konunun ana temeli doğanın korunarak ve kaynak tüketimi azaltılarak da işletmelerin ekonomik büyüme sağlayabileceğidir. Fakat günümüzde birçok işletme ne kadar reklam harcaması yapıyorsa o kadar büyük olduğunu düşünüyor. Yiyecek ekmek bulamadığımızda da atığa önem vermeyen ajanslara iş paslarsınız artık 🙂

Peki ya Yeşil İşletme ve Yeşil Kalkınma terimlerini hiç duydunuz mu?

Yeşil işletme aynı zamanda çevre ve çevre bileşenlerine karşı duyarlı, bulunduğu ekolojik alana karşı sorumluluklarının farkında olan, satış ve pazarlama stratejilerini bu doğrultuda düzenleyen işletme demektir. Paketleme, reklam, üretim süreci gibi faaliyetlerini çevreye duyarlı bir şekilde karşılayan benmerkezciliğin ötesine geçmiş sosyal sorumluluk projelerine önem veren işletmeler beraberinde yeşil kalkınma sürecini de başlatmış olur. Bu süreç nihai müşteriye kadar uzanarak beraberinde bir YEŞİL ZİNCİR oluşturur.

Küreselleşen değil de Dijitalleşen Dünya’da benmerkezci işletmeler yok olmaya mahkûmdur. Çünkü insanlık olarak oluşturmak zorunda olduğumuz yeni sistemin içerisinde bulunmamak büyük bir yıkımı beraberinde getirecektir…

 

Bu konu hakkında uzun uzun yazmaya devam edeceğim ilk haftanın günahı olmaz, iyi günler dilerim 🙂

Yayınlama: 06.11.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. Uğur AKCA dedi ki:

    İşlediğiniz konu o kadar önemli ki keşke herkes bilinçli olsa. İşe yaramaz diye attığımız her şeyin kağıt ve orman örneklerinde olduğu gibi ileride onları arayacağımız günlere götürecektir.Kirlettiğimiz hava sularımız yok olan ormanlarımız vs. Rabbım kaleminize vatanı ve insanlık için önemli yararlı olanları yazmak nasip etsin.BAŞARILAR

  2. Yaşar Kasa dedi ki:

    Çok önemli bir meseleye parmak basmışsınız Selçuk Bey. Devamını bekliyoruz.